PİRİNCİN TAŞLARI
Dört mevsimi bir arada yaşayan ülke Türkiye!
Dünya ülkeleri arasında dört mevsimi bir arada yaşayan nadir bir ülkeyiz. Yeraltı ve yerüstü zenginliğiyle yerkürenin, kendisine yeten yedi ülkesi arasında bulunuyoruz…
Her ilin, bir veya birkaç kendine has ‘marka ürünü’ var. Yaş Sebze ve Meyve İhracatçılar Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, bu durumdan memnuniyetini ifade ediyor. 2018 – 2019 yılı Ege bölgesinde ürün rekoltesine baktığımızda; 600 bin ton üzüm; 109 bin ton Çilek; 14 bin ton Elma; 152 bin ton Portakal ve Mandalina. 50 bin ton Kayısı; 25 bin ton Biber; 60 bin ton domates; 5 bin ton Armut; 2 bin ton Badem; 2 bin ton Ceviz; 5 bin ton Dut; 20 bin ton Salatalık; 4 bin ton Fasulye; 118 bin ton Karpuz; 37 bin ton Kavun. Saymaya devam edersek, sırasıyla; Erik, Kiraz, Vişne, Şeftali, İğde, Kızılcık, Nar, (Cennet Elması) Hurma, Kabak, Lahana, Mantar, Marul, Maydanoz, Nane, Patlıcan, Pırasa, Sarımsak, Soğan, Tere, Turp, Tahıllara Gelince; Arpa(103 bin ton), Buğday (82 bin ton), Fiğ (93 bin ton), Nohut (bin ton), Kuru Soğan (5 ton), Mısır (21 bin ton) daha saymakla bitmeyen her türlü meyve, sebze ve gıdalar yetiştiriliyor. Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’inin Tarım ve Hayvancılıkta hazırladığı projeler üretici de, tüketici aydınlanıyor…
Önceki gün Tarım Bakanı Pakdemirli tarafından düzenlenen “Tarım Şurası’nda” Son zamanlarda Türkiye’nin ve dünyanın artık gündeminde ne yer alan “İnsan Sağlığı” ve “Doğal Gıda Ürünleri” Sanki önceleri doğal ürün yemiyorduk. Son yıllarda Türk tarımına dışarıdan parmak atanlar bunu bozmuştu ama Tarım Bakanı Pakdemirli, Bakanlığı döneminde bu parmakları kırmaya ve yapılan oyunları bozup Türk insanın ucuz ve doğal gıdalar yemesi için projelerle ve il il dolaşarak bunu anlatmaya başladı…
Tüketici, ‘yüzde yüz doğal gıda ürünü’ diyor. Köy ürünü, natürel ürün, hormonsuz hakiki saf olarak tanımlanan ürünler, günümüzde sadece, ‘doğal gıda ürünü’ satan marketler aranmaya başlandı. İnsan eliyle doğayı kirlettik. Fabrika atık suları dere ve nehirlerimizi zehirli atık sularıyla kirletmeye devam ediyor. Bu fabrikalara dur denilmediği sürece, ne tarlalarda sebze ve meyve yetiştirebiliriz, nede nehirlerimizde balık kalır.Bitki örtüsünü zehirliyoruz. Anızlarla, Zirai İlaçlarla, ‘toprağı; topraktaki böcekleri yok ettik…
Bağımızı, bahçemizi, tarlamızdan ürettiklerimizi, sofralarımıza veya pazara taşıyorduk. Doğal gıdalar yiyorduk. Günümüzde sektörün canlanması yönünde projeler geliştiriliyor. Bu işi sadece bakanlığa bırakmamalıyız ve bizlerde el ele vererek hep birlikte tarımsal ve hayvancılıkta kalkınmayı sağlamalıyız…
Bölgemizde ve il, ilçe, köy ve kırsal kesimlerde yetiştirilen Doğal Gıda Ürünlerimizi’ anlatmalıyız. İnsanımızı bilgilendirme de bizlere çok önemli görevler düşüyor!
Özellikle altını çizmek istiyorum; Doğal Gıda Ürünlerinin ‘tanıtımı, ARGE çalışması, paketleme, reklâm vs. ‘İhracatla büyümeyi’ kafamıza koymalıyız. İthalat yerine ihracata önem vermeliyiz. Hem biz, hem de ülkemizi kalkındırmaya yardımcı olmalıyız. İnsanlarımızı hasta edecek gıdalar yerine hormonsuz ve doğal yiyeceklerle beslemeliyiz…
Her ilin, bir veya birkaç kendine has ‘marka ürünü’ var. Yaş Sebze ve Meyve İhracatçılar Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, bu durumdan memnuniyetini ifade ediyor. 2018 – 2019 yılı Ege bölgesinde ürün rekoltesine baktığımızda; 600 bin ton üzüm; 109 bin ton Çilek; 14 bin ton Elma; 152 bin ton Portakal ve Mandalina. 50 bin ton Kayısı; 25 bin ton Biber; 60 bin ton domates; 5 bin ton Armut; 2 bin ton Badem; 2 bin ton Ceviz; 5 bin ton Dut; 20 bin ton Salatalık; 4 bin ton Fasulye; 118 bin ton Karpuz; 37 bin ton Kavun. Saymaya devam edersek, sırasıyla; Erik, Kiraz, Vişne, Şeftali, İğde, Kızılcık, Nar, (Cennet Elması) Hurma, Kabak, Lahana, Mantar, Marul, Maydanoz, Nane, Patlıcan, Pırasa, Sarımsak, Soğan, Tere, Turp, Tahıllara Gelince; Arpa(103 bin ton), Buğday (82 bin ton), Fiğ (93 bin ton), Nohut (bin ton), Kuru Soğan (5 ton), Mısır (21 bin ton) daha saymakla bitmeyen her türlü meyve, sebze ve gıdalar yetiştiriliyor. Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’inin Tarım ve Hayvancılıkta hazırladığı projeler üretici de, tüketici aydınlanıyor…
Önceki gün Tarım Bakanı Pakdemirli tarafından düzenlenen “Tarım Şurası’nda” Son zamanlarda Türkiye’nin ve dünyanın artık gündeminde ne yer alan “İnsan Sağlığı” ve “Doğal Gıda Ürünleri” Sanki önceleri doğal ürün yemiyorduk. Son yıllarda Türk tarımına dışarıdan parmak atanlar bunu bozmuştu ama Tarım Bakanı Pakdemirli, Bakanlığı döneminde bu parmakları kırmaya ve yapılan oyunları bozup Türk insanın ucuz ve doğal gıdalar yemesi için projelerle ve il il dolaşarak bunu anlatmaya başladı…
Tüketici, ‘yüzde yüz doğal gıda ürünü’ diyor. Köy ürünü, natürel ürün, hormonsuz hakiki saf olarak tanımlanan ürünler, günümüzde sadece, ‘doğal gıda ürünü’ satan marketler aranmaya başlandı. İnsan eliyle doğayı kirlettik. Fabrika atık suları dere ve nehirlerimizi zehirli atık sularıyla kirletmeye devam ediyor. Bu fabrikalara dur denilmediği sürece, ne tarlalarda sebze ve meyve yetiştirebiliriz, nede nehirlerimizde balık kalır.Bitki örtüsünü zehirliyoruz. Anızlarla, Zirai İlaçlarla, ‘toprağı; topraktaki böcekleri yok ettik…
Bağımızı, bahçemizi, tarlamızdan ürettiklerimizi, sofralarımıza veya pazara taşıyorduk. Doğal gıdalar yiyorduk. Günümüzde sektörün canlanması yönünde projeler geliştiriliyor. Bu işi sadece bakanlığa bırakmamalıyız ve bizlerde el ele vererek hep birlikte tarımsal ve hayvancılıkta kalkınmayı sağlamalıyız…
Bölgemizde ve il, ilçe, köy ve kırsal kesimlerde yetiştirilen Doğal Gıda Ürünlerimizi’ anlatmalıyız. İnsanımızı bilgilendirme de bizlere çok önemli görevler düşüyor!
Özellikle altını çizmek istiyorum; Doğal Gıda Ürünlerinin ‘tanıtımı, ARGE çalışması, paketleme, reklâm vs. ‘İhracatla büyümeyi’ kafamıza koymalıyız. İthalat yerine ihracata önem vermeliyiz. Hem biz, hem de ülkemizi kalkındırmaya yardımcı olmalıyız. İnsanlarımızı hasta edecek gıdalar yerine hormonsuz ve doğal yiyeceklerle beslemeliyiz…
0 Yorumlar