‘FETÖ/PDY, DHKP-C ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte, örgüt adına suç işlemek’le suçlanan 11’i tutuklu 17 Cumhuriyet gazetesi çalışanı 9 ay sonra dün, Gazeteciler ve Basın Bayramı’nda hâkim karşısına çıkarak savunma yaptı.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada 267 gündür tutuklu bulunan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Kitap eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay, yayın danışmanı ve yazar Kadri Gürsel, okur temsilcisi Güray Öz, çizer Musa Kart, yazar Hakan Kara, gazetenin avukatları Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör, yönetici Önder Çelik ve 206 gündür tutuklu olan muhabir Ahmet Şık jandarmaların arasında salona girdiklerinde, izleyicilerin alkışlarıyla karşılandılar. Tutuksuz sanıklar Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, yazarlar Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, muhasebe çalışanı Günseli Özaltay ve eski çalışan Bülent Yener de salondaki yerlerini aldı. Duruşmada, iddianame özetinin okunmasının ardından ilk savunmayı Kadri Gürsel yaptı. Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Kadri Gürsel özetle şunları söyledi:
‘İLETİŞİM KURMADIM’
“ByLock suçlaması akla mantığa aykırıdır. Böyle bir suç varsa tüm ülke zan altındadır. İddia makamı HTS kayıtlarıma bakmamıştır. Bu ihmal ya da kötü niyettir. İletişim kurduğum iddia edilen 102 ByLock kullanıcısından 85’i bana SMS atmış, 17’si beni aramış. İletişim kuran ben değilim. Yayın danışmanlığı karar verici bir merci değildir. 34 günlük bir yayın danışmanı olarak gazetenin yayın politikasını değiştirmem mümkün olamaz. Bu kabul edilemez. Bahse konu örgüte karşı, bütün kariyerim boyunca hep azami şüphe ile yaklaştım ve kesin bir biçimde eleştirel oldum. FETÖ’nün adı henüz ‘cemaat’ iken ve bu cemaat ile AKP iktidarı birlikte çalışırken benim bu yapıya karşı bakışım kategorik biçimde negatif olmuştur ve bu bakışım hiç değişmemiştir. Mevcut iktidarın, geçmişte bu grupla sürdürdüğü fiili koalisyon ortaklığını teşhir ettim ve bu meşum işbirliğinin ülkeye vereceği zararı öngördüm. O zamanki adıyla cemaatin, iktidardan aldığı güç ve destek sayesinde kurduğu komploların sonucunda AKP’nin de bu ittifakın kurbanı olabileceğini çeşitli vesilelerle ifade ettim. Çok sayıda yazım, konuşmam ve TV programlarında söylediklerim bunu kanıtlar. Bütün öngörülerim gerçekleşti. Her şey arşivlerdedir.”
‘BEDELİNİ ÖDERİZ’
Soruşturmanın ‘hukuk cinayeti’ olduğunu ifade eden Akın Atalay ise savunmasında şunları söyledi: “İki amaç var: Cumhuriyet gazetesini susturmak ya da teslim almak, korkusuzca yazmaya devam edeceklere mesaj vermek. Bizi baskı, tehditle korkutamazlar. Örgütlerle ve devlet içinde yuvalanmış çetelerle gazetenin ilişkisi yoktur. Tek faaliyeti gazeteciliktir. Bu gazetenin adını Atatürk vermiştir. Yazarları bedel ödemiştir, katledilmiştir. Direncimizi kıramazlar. Son nefesimize kadar gazetecilik mesleğine, etik ilkelere, onurlu geçmişe leke sürdürmeyeceğiz. Bu gazetenin köklerinde, genlerinde bağımsızlık ve özgürlük tutkusu vardır. Cumhuriyet korkmaz, teslim olmaz. Nadir Nadi sizden önce gazeteye müdahale eden apoletlilere haddini bildirdi. Biz de taviz vermeyiz, bedelini öderiz.
Soruşturmamızı yapan Savcı Murat İnam hakkında FETÖ üyeliğinden iki müebbet hapisle açılan dava sürüyor; ama hâlâ görevdeler. Yayın politikasında laiklik ilkesi bulunan kadim bir gazeteye FETÖ suçlaması yapan savcı, FETÖ’den sanık. Cumhuriyet’in boyun eğeceğini, ödün vereceğini düşünenler varsa yanılıyorlar. Bizi baskıyla korkutamazlar. Devlet içinde yuvalanmış çetelerle gazetenin ilişkisi yoktur. FETÖ’nün özel yetkili mahkemelerdeki yapılanması ve elemanları, bizi Ergenekon’a yardımla suçluyor, tehdit ediyordu; ömürleri yetmedi. Şimdiki terör savcıları da FETÖ’ye yardımla suçluyor. O gün neler anlattıysam bugün de geçerli. Yapılanlar aynı, yalnızca yapanlar değişmiş.
Soruşturmamızı yapan Savcı Murat İnam hakkında FETÖ üyeliğinden iki müebbet hapisle açılan dava sürüyor; ama hâlâ görevdeler. Yayın politikasında laiklik ilkesi bulunan kadim bir gazeteye FETÖ suçlaması yapan savcı, FETÖ’den sanık. Cumhuriyet’in boyun eğeceğini, ödün vereceğini düşünenler varsa yanılıyorlar. Bizi baskıyla korkutamazlar. Devlet içinde yuvalanmış çetelerle gazetenin ilişkisi yoktur. FETÖ’nün özel yetkili mahkemelerdeki yapılanması ve elemanları, bizi Ergenekon’a yardımla suçluyor, tehdit ediyordu; ömürleri yetmedi. Şimdiki terör savcıları da FETÖ’ye yardımla suçluyor. O gün neler anlattıysam bugün de geçerli. Yapılanlar aynı, yalnızca yapanlar değişmiş.
YANARKEN DOKUNDUK
FETÖ’ye dokunanın yandığı dönemlerde dokunma cesaretini gösterebilen ender kişiler ve gazeteler arasında olduğumuzdan dolayı buradayız. Biz de, ‘Aldatılmışız, kandırılmışız, gözümüz körmüş, bizi kullanmışlar’, diyenlerden olsaymışız, şimdi el üstünde tutulanlardan olurmuşuz. FETÖ denilen bu yapıyla camia iken de, cemaat iken de, hizmet hareketi iken de, paralel yapı iken de FETÖ iken de hiçbir zaman uyuşamadık, anlaşamadık, hoş görmedik. Bu yapılanmayı, yöntemleri, amaçlarını hep tehdit ve tehlike olarak gördük. Devletin kurumlarına nasıl sızdıklarını, örgütlendiklerini, faaliyetlerini yazdık ve devletin önlem alması gerektiğini söyledik.”
‘ÜLKEYE DE KÖTÜLÜK’
Karikatürist Musa Kart ise savunmasında, “Bu suçlamayı aynen iade ediyorum. Önyargısız bir araştırma yapılmış olsaydı, başta FETÖ olmak üzere tüm terör örgütlerine karşı çizdiğim karikatürler görülecekti. Bir karikatüristi, terör örgütlerine yardım ve yataklıkla suçlamak, bu ülkeye de kötülüktür.”
43 YILA KADAR HAPİS TALEBİ
iDDİANAMEDE, 17 Cumhuriyet çalışanı ‘FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C terör örgütlerinin eylemlerini meşru göstermeye yönelik yayın yapmak’la suçlanıyor. Savcılar Mehmet Akif Ekinci ve Yasemin Baba’nın hazırladığı iddianamede Orhan Erinç, Akın Atalay ve Önder Çelik’in 11.5 yıldan 43 yıla, Hikmet Çetinkaya, Bülent Utku, Musa Kart ve Hakan Kara’nın 9.5 yıldan 29 yıla, Aydın Engin, Ahmet Şık, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Günseli Özaltay ve Bülent Yener’in 7.5 yıldan 15 yıla, Turhan Günay’ın 8.5 yıldan 22 yıla, Mustafa Kemal Güngör’ün ise 9.5 yıldan 29 yıla kadar hapisleri talep ediliyor.
OĞLUNA SARILAMADI
KADRİ Gürsel’in oğlu Erdem, duruşma salonunda babasına sarılmak için tutukluluların olduğu yere gitti. Ancak Jandarma komutanı baba oğulun sarılmasına izin vermedi.
TEK DİKİLİ AĞACIM KIZIM
DURUŞMADA Cumhuriyet muhabiri Ahmet Şık’a ‘Çocuğunuz var mı’ diye soruldu. Şık “Gurur duyduğum bir kızım var” diye cevap verdi. Şık malvarlığına ilişkin sorulan soruyu ise “Tek dikili ağacım kızım” diye yanıtladı.
AVRUPA İLGİSİ
CUMHURİYET davasının ilk duruşması öncesinde Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Avrupa Gazeteciler Federasyonu, Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi, PEN International, DİSK ve KESK üyeleri Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı önüne geldi. Türkiye Gazeteciler Sendikası üyesi gazeteciler ise sabah saatlerinde Cumhuriyet gazetesinin Şişli’deki binasından Çağlayan’a yürürken balonlarla birlikte üzerinde tutuklu gazetecilerin fotoğraflarının olduğu dövizler taşıdı. m Fırat ALKAÇ/İSTANBUL
1200 AVUKAT
ÇAĞLAYAN’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda yoğun güvenlik önlemi alındı. Mahkeme salonunun bulunduğu koridor bariyerlerle kapatıldı. 1200 avukatın davaya katılmak için vekalet aldığı duruşmaya, salonun küçük olması nedeniyle sadece ismi daha önce listeyle mahkemeye sunulan kişilerin girebileceği açıklandı. Bu nedenle koridorda güvenlik görevlileri ile davaya katılmak isteyenler arasında zaman zaman tartışmalar yaşandı.
BALONU PATLATTI
Adliye önündeki açıklama yapan CHP Milletvekili Barış Yarkadaş elindeki balonu patlatarak “Türkiye’de hiçbir muhalifin sesinin çıkmayacağı bir düzen kurmak istiyorlar. Cumhuriyet iddianamesi bir balondur. Bu balon bugünkü ifadelerin ardından patlayacaktır” dedi. HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ise “Bu ülkede herkes terörist oldu, ancak bir tek iktidar yanlıları terörist olmadı” diye konuştu.
‘BASIN BAYRAMI'NI KUTLAYAMAYIZ’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Twitter hesabından ‘24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı’ nedeniyle paylaştığı mesajda, "Basın Bayramı'nı utanç gününe çeviren, işini yapan gazetecileri hapse atan, sansürün en beterini uygulayan AK Parti Hükümeti'ni kınıyorum. Tutuklu onlarca gazetecimiz varken Basın Bayramı'nı kutlayamayız. Basın özgür olana ve ülkece adalete kavuşana kadar mücadele edeceğiz" dedi. (DHA)
CHP’DEN MEDYA RAPORU: 13 YILDA 12 BİN SANIK
CHP, 24 Temmuz Basın Bayramı dolayısıyla ‘Medya ve Özgürlük Raporu’ açıkladı. İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ile Adalet Bakanlığı verilerini kullanarak hazırladığı rapor özetle şöyle:
2003-2016 yılları arasında İstanbul’da 11 bin 206 kişi sanık sıfatıyla hâkim karşısına çıktı. Bu rakam Türkiye genelinde sanık sandalyesine oturan gazetecilerin yüzde 68’ini oluşturdu. İstanbul’u, 762 kişi ile Ankara izlerken, İzmir’de 398 kişi yargılandı.
Basın Kanunu’na muhalefet gerekçesiyle sanık olan 16 bin 458 kişiden 5 bin 84’ü suçlu bulunarak cezalandırıldı. Aynı dönemde 4 bin 642 kişi ise beraat etti.
Çağdaş Gazeteciler Derneği verilerine göre 15 Temmuz 2016- 15 Temmuz 2017’de gözaltına alınan basın mensubu sayısı 318 oldu. Bu dönemde 103 basın mensubu tutuklandı. Haziran 2017 itibarıyla sarı basın kartı sahibi sayısı 14 bin 904 olarak açıklandı.
1 Ocak 2013–Temmuz 2016 arasında 35 bin 991 sarı basın kartı iptal edildi. 15 Temmuz’un ardından iptal edilen basın kartı sayısı 708 olarak kayıtlara geçti.
1 Ocak 2013–Temmuz 2016 arasında 35 bin 991 sarı basın kartı iptal edildi. 15 Temmuz’un ardından iptal edilen basın kartı sayısı 708 olarak kayıtlara geçti.
0 Yorumlar